Anılarda Zafer
Hayatın sırrına dair…
“Girişi böyle olacak. Adı, ‘Oldu Bil’. Kişisel gelişim kitabı. Sırrı çözdüm. Yayımlayacağım.” dedi, ilik nakli için hastaneye ilk yattığında, 31.12.2020 tarihinde… Hastaneye girmesinden çok önce düşündüğü ve tamamen iyileştikten sonra çekmek istediği bir film projesi de vardı. Hayatında film sahnesi gibi birçok kare olduğu için hayatını filme çekmek istiyordu. Adı, “Eve Giden Yol” olacak olan filmin son sahnesi ise, tüm detaylarıyla hazırdı bile… Hastane odasında ise, bir kitap projesi… ve hatta girişinin taslağını bu odada yazdı. Basacak olan kişiyle irtibata bile geçti. Hangi koşulda olursa olsun üretkenliği bırakmayan bir insan…
Zafer Özdemir, kitabını tamamlayamadan aramızdan ayrıldı fakat en azından, taslak olarak yazmış olduğu giriş kısmına aşağıda yer vererek kitapla ilgili yapmak istediği paylaşımı, bir nebze olsun hayata geçirmek istedik. Yıllar önce gördüğü, “55 erken, 55 erken” diyerek uyandığı o rüyanın neden gerçekleştiğinin sırrını da hastane odasında çözmüş oldu Zafer Özdemir…
Zafer Özdemir: “Sağlığa değil, 92 yaşında nerede bisiklete bineceğim, ona odaklanmak gerek. Diğer süreçler zaten geçmiş olur. ‘Önce sağlık’ yok. Bu yanlış kod. İçinde endişe var. Düşündüğün her ne ise, çekersin. Mesela, Ukrayna’dan meme kanseri ilacı istediler benden, Türkiye’de yok diye. Bir bavul ilaç aldım, çok üzülmüştüm. Türkiye’ye geldim, ücretsiz dağıttım. Çok dua aldım veee bir ay sonra kanser teşhisi kondu bana. Eeee dualar! Karışık bir sistem işliyor.
Sonra bir okul arkadaşımın kız kardeşi ilik kanseri oldu. 8 yıl önce ilik bulunmuyor, Lale Facebook’tan yardım istiyor. Her yana birer grup kurdum. Dünya çapında kampanya başlattım. ‘İlik kardeşim olur musun’ diye sloganlar, haberler vs. Profilde duruyor. ‘İlik kardeşim’ yazınca gelir. Lale, bana çok dua etti, başkaları da.
Vee sonra ne oldu…
6 sene sonra ben ilik kanseri oldum. Sır ne peki, dualar nereye gitti? Olay şu: Neyi, nasıl düşündüğün önemli değil. Önemli olan, ne düşündüğün. Onu çekiyorsun. O kıza üzülmüştüm çünkü.
Sonra rahmetli anneannem yatalak olmuştu, hayatının son döneminde. Annem zorlanıyor diye ona hastane yatağı aldım. Havalı yatak örtüsü, masa vs. Motorlu yatak. Anneannem ve annem bana çoook dua ettiler. Odayı hastaneye çevirmiştim. Sonra anneannem vefat etti. Annem o yatakları hemen ihtiyaç sahiplerine dağıtmış. ‘Anne depoya koysaydık, neden dağıttın sistemi?’ dedim. ‘Oğul, kim kullanacak? İçim ürperiyor. Allah ihtiyaç duyurmasın’ dedi. Yatağı verdiler. Yatağı alanlar çoook dua ettiler. Sonuç: Annemin iki sene sonra şekerden sağ ayağı diz altından ampute oldu. Protez yaptırdık. ‘Şükür yürüyo’, dedik. Sonra bir gece düşmüş. Kalça kemiği kırıldı. Ameliyat ettirdik, femur başı kırılmış. Platin taktılar ama enfeksiyon kaptı. Kalbi olduğu için bir daha ameliyat etmediler. Şu anda ablam bakıyor. Hastane yatağı yok ve yatalak. Eeeee, dualar nereye gitti?
Sırrı anladın mı? Annem yatalaklığı düşünmüş ve korkmuştu, çekti.
Ben kıza çok üzülmüştüm ve çektim aynını hem de iyi düşünmen ya da kötü düşünmenle ilgilenmiyor evren.
Düşünürsen gösteriyor. Yani çocuğa, ‘Dikkat et düşersin’ dersen, ‘Dikkat et’ işe yaramıyor. Düşüyor. Migrenim yok. Tatlı krizim yok. Kilolarım yok. Yani benimsemek yok. ‘Beni seviyor musun’ yok. ‘Seni seviyorum’ var. ‘Para tarlada toplanmaz’ yok. ‘Şansım çok’ var. ‘Ben çok ballıyım’ var. ‘Zenginim’ var. ‘Allah beni seviyor’ var. İçselleştirmek lazım. Düşünceleri kontrol etmeyi öğrenmek lazım.
İstediklerini söyle, istemediklerini değil. Nasıl diye sorarsan, evren sana onu yaşatarak öğretiyor. Bir laf var ya: ‘Kul kınadığını yaşamadan ölmez’ diye. Doğru o.
Son bir şey daha anlatayım…
Benim altıncı hissim çok kuvvetli ya da öyle sanıyordum.
El falı vesaireye merak sardım; lisedeyim, çizgilere bakıyorum ve yorumluyorum. Kendi hayat çizgimde müthiş üzüldüm. Çünkü hesaplıyorum; alttan, üstten, yandan, 55’te bitiyor görünüyor. Bundan bir türlü kurtulamıyorum. Derken 53 yaşımda ilik kanseri olduğumu öğrendim. Şimdi 55’teyim ve nakil oldum. Çektim bence.
Şimdi bu mümkünse, tersini de yapabilirim. Anlıyor musun? Olumsuz düşüncelerde bir gecikme payı var hep. Bunlar çok küçük parçalar. Daha İçselleştirmek ve düşünce kontrolü önemli; dua edersin ya ağlayarak, ‘Allah’ım ne olur!’ diye ama kabul olmaz. Genelde gülerek ve inanarak yapmak gerek o duayı. Ona güvenmek gerek.
Duaların gücü o zaman ortaya çıkar…”
Hedef net. Her şey mümkün. Bildiğin sırrı kullanmayı öğreneceksin.”